Tarihimiz Hakkında

Tarihimiz Hakkında

Dil, bir ulusun kimliği için ne kadar değerli ise tarihi de o ulusun varlığı için önemli bir zenginliktir. Nitekim dil, tarih ve gelenekler olmadan ulusun kimliği korunamaz, ve o ulus kaybolmaya yüz tutar. Bu nedenledir ki ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk önce 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nu ardından da 1932 yılında Türk Dil Kurumu’nu kurmuştu. Tarihimize büyük önem veren Atatürk şu sözleri sarf etmiştir: “Büyük devletler kuran ecdâdımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdâdını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

Bu görüşe katılarak tarihimize sahip çıkmamız gerektiği kanaatindeyim. Ulu önderimizin dediği gibi bu konu üzerinde çalışmayı ve tanıtımı yapmayı kendime bir görev edindim. Çocuklarım da benim gibi ABD’de doğdular ve büyüdüler. Onlar gibi yurtdışında yaşayan bir çok Türk evladının da atalarının geçmişlerini bilmeden yetişmelerine gönlüm el vermedi ve böylece ilk tarih kitaplarımı İngilizce olarak yazdım. Gerek İngilizce olan gerekse de sonradan yazdığım Türkçe tarih kitaplarım sadece siyasî-askerî tarihimizi değil aynı zamanda kültürel tarihimizi de içermektedir. Öyle ki unutulan bir çok değerleri geri kazandırmak için de uzun bir çalışma yaptım. Lakin bilinmesi gerekir ki Türk tarihinin çok uzun bir zaman dilimine sahip olması ve çok büyük bir coğrafî alana yayılması nedeniyle bu konu aslında çok derindir ve her türlü ayrıntılarıyla anlatılması da kolay değildir.

Ulusumuz dünyanın en zengin tarihlerinden birine sahiptir ve bu yeterince iyi tanıtılmamaktadır. Bilinmelidir ki Türkler tarih boyunca pek çok köklü uygarlıkları derinden etkilemişlerdir. Bu nedenle de tarihçilerin bir kısmının yaygın olan bir ifadesi vardır. O ifade şunu söyler, Türklere temas etmeden dünya tarihi yazılamaz. Bu ifade oldukça manidardır. Çünkü Türkler Yedi İklim’de boy göstermiş bu iklimlerin idaresini eline almış bir millettir. Dünya tarihinden Türkleri çıkardığında anlamlı bir bütünü yakalamak oldukça zordur. Bu yüzden Türkler tarihin en asli unsurlarından biridir. Soyut ya da somut pek çok tarihî mirasta Türklerin izini hem de pek çok coğrafyada görebilirsiniz. Asya’dan Avrupa ve Afrika’ya kadar Türklerin somut izlerini görmek mümkündür. Bu da Türklerin dünya tarihinde ne kadar etkili birer aktör olduklarını göstermektedir.

Bu yüzden genel bir Türk tarihi yazmak, çok güç ve aynı oranda çok risklidir. Ciddî bir coğrafya bilgisi ile çok sayıda dile hâkim olmak gereklidir. Bu büyük yük ve riskleri göze almak ciddî bir cesaret gerektirir. Bu cesareti gösterenler olmuşsa da Türk tarihini bir bütün olarak yazmanın güç olduğunu anlamaları uzun sürmemiştir. Bu yüzden bütünsel bir Türk tarihi yazımı pek çok şeyi çeşitli parçalara ayırarak Türk tarihini ele almak gereklidir. Yapmış olduğum çalışmalar sonunda ortaya çıkarttığım kitaplarım aslında, en azından kullanılacak kaynaklar konusunda bir seçim yaparak batılı kaynakların bir kısmı ile bir Türk tarihi yazımı araştırması olarak görülebilir.

Öncelikle şu husus da göz önünde bulundurulmalıdır ki Türk tarihinde kurulmuş eski devletler Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 yıldızın temsil ettiği devletler ile sınırlı değildir. Aslında Türklerin tarih boyunca kurmuş oldukları irili ufaklı devletlerin sayısı hiç bir ulusta yoktur diyebiliriz. Bu durum Türklerin tarih boyunca devletli olma sevdasından kaynaklanmaktadır.

Burada sizlere bazı ilginç gelebilecek konulara değineceğiz. Fakat bu konular ve diğer tarihsel konuların ayrıntılı anlatımları kaynakları ile birlikte kitaplarımda bulunmaktadır.