Kanser gibi korkutucu bir hastalığı engelleyebilmek için yapmamız gerekenler hayatımızda kolayca uygulayabileceğimiz kural ve adetlerden ibarettir. Vücudumuza koyduğumuz yiyecek ve içecek çeşitlerine ve miktarlarına dikkat ettiğimiz sürece sağlıklı yaşam hedefimize ulaşabiliriz. Bunu yaparken de çevremizdeki bilgi kirliliğinden de kendimizi arındırmamız gerekmektedir. Akıl yordamıyla hareket ederek, bilimin bizlere sağladığı bilgileri doğru kullanarak, sağlıklı beslenip vücudumuzu çalıştırarak sağlıklı yaşam için en büyük adımları atmış oluruz. Dünya Kanser Araştırma Vakfı yapmış olduğu açıklamalarına göre kanserlerin %20 kadarının kişinin vücudundaki yağ miktarına, fiziksel durgunluğuna, fazla alkol tüketimine, ve/veya kötü beslenmeyle orantılı olduğunu bildirmiştir.
Yani kanser aslında sağlıklı yaşama bağlı engellenebilecek bir hastalıktır. Sağlıklı yaşam da aslında bir hayat tarzıdır.
Fakat bu hayat biçimini oturtabilmemiz için özellikle kanser açısından açıklamamız gereken bir kaç nokta daha bulunmaktadır.
TÜTÜN ÜRÜNLERİ
Dünyada kanserden ötürü ölümlerin beşte birinin tütün kullanımından (sigara, puro, pipo, çiğnenen tütün, ve pasif içicilik) kaynaklandığını düşünürsek bu alışkanlığı bırakmayı belki de en etkili kanser önleyici tedbir olarak sayabiliriz. Sigaranın neden olabileceği kalp ve akciğer hastalıklarının da ayrı sorunlar olduklarını unutmamak gerekmektedir.
Yukarıda kanserin nedenlerini sayarken her sigara dumanında binlerce kimyasal madde bulunduğundan ve bunlardan en az 70’inin kanserojen olduğundan söz etmiştik. Çoğumuz tütün kullanımının akciğer kanserlerinin oluşumunda en kuvvetli neden olduğunu biliyoruz. Fakat insanların bırakamadığı bu alışkanlık aynı zamanda üst solunum yolları (ağız boşluğu, burun boşluğu, sinüsler, boğaz boşluğu, gırtlak), sindirim sistemi (yemek borusu, mide, pankreas, karaciğer, kalın bağırsak), idrar yolları (böbrek, mesane), kadınlık organları (rahim ağzı) sisteminde de kanser yapabilir.
Kapalı ve açık fark etmeden toplum mekanlarının (restoran, kahvehaneler, barlar, v.b.) hiç birinde sigara içilmemelidir. Sigara içmeyen kişiler sağlık açısından sigaraya izin veren mekanlara girmemelidirler.
Yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı, tütün kullanımının başlangıcını ve devam eden alışkanlığın bırakılmasını sağlamak hem kanseri hem de kalp-damar ve akciğer hastalıklarını önlemek açısından en önemli etken sayılabilir. Tütün kullanımına karşı programların geliştirilmesi ve desteklenmesi insan ve toplum sağlığı açısından çok ciddi bir önem taşımaktadır.
GÜNEŞ
Kışın soğuk, bulutlu ve yağışlı kasvetli havalarından yazın insanın içini ısıtan güneşli günlerine geçildiğinde insanoğlu haliyle kapalı mekanlardan daha çok açık havada olmaya çaba sarfetmektedir. Fakat bunu yaparken de yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının insan cildine verdiği zararlar verebileceği unutulmaktadır. Bilinmesi gerekir ki son yıllarda cilt kanserleri en hızlı artış gösteren kanserler arasındadır. Işınlar, hem ciltteki yerel hücrelere zarar vererek hem de ciltte bulunan bağışıklık sistemini bir şekilde ortadan kaldırarak kanserin oluşmasına olanak sağlarlar.
Kış aylarından bunalan insanlar ya kış ortasında yaz mevsimini süren bölgelere giderek ya da yaz aylarının gelmesiyle kendilerini güneşin sıcaklığına bırakarak güneş ışınlarına maruz kalırlar. Tenlerinin bronzlaşmasından hoşlananlar örtüler üzerinde kurutulmaya bırakılmış meyveler gibi güneşin altında, plajlarda dizilirler.
Fakat biliyoruz ki güneş ışınlarının zaman içerisinde defalarca getirdiği zararların birikimi melanom olan veya olmayan cilt kanserinin oluşmasına neden olabiliyor. Işınların yüzeysel alanda yaptıkları tahribat sonucunda bazal ve yassı hücreli cilt kanserleri, daha derin dokuya yaptığı tahribat ise melanom tipi kanserlere yol açabilir.
Özellikle güneşin en kuvvetli olduğu zamanlarda yani sabah 11 ile öğleden sonra 4’e kadar olan zaman diliminde güneşten mümkün olduğu kadar uzak kalmak ve dışarıya çıkılacağı zaman, özellikle plajda iken suya dayanıklı ve en az SPF 30 veya üstü olan güneş kremlerini kullanmak doğru olur. Güneşte kıyafetlerimize de dikkat etmemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki plajdaki kum ve denizden bile güneş ışınları yansıyabileceği için güneşten yanma tehlikesi bu ortamlarda artabilir. Çok güneşli bir günde yapılması gerekenler:
• Vücudun açık oplan yerlerinin mümkün olduğu kadar kapatmak
• Vücudun açık kalan yerlerini güneşe karşı kremlemek
• Şapka giymek
• Güneş gözlüğü kullanarak gözü korumaya almak
Bu arada çabuk bronzlaşmak ümidi ile kullanılan bronzlaşma makinalarından uzak durmak doğru olur. Çünkü bu makinaların verdiği ultraviyole ışınları hem cildi kırıştırarak çabuk yaşlanmasına neden olurlar hem de cilt kanserlerinin oluşmasına yardımcı olurlar. Özellikle 35 yaşından genç olan insanların bu tip bronzlaşmayı tercih etmeleri melanoma gibi azgın bir kanserin oluşmasındaki riski %75 artırmaktadır. İlla da çabuk bronzlaşmak istiyorsanız bronzlaşma kremlerini kullanmanız tavsiye edilir.
Benlerinizin veya cilt lekelerinizin şekil ve boyutlarının değiştiğinin farkına varırsanız bir dermatolog ile görüşmenizde fayda vardır.
ALTERNATİF TIP
Genel olarak alternatif tıpla ilgilenen doktorlar veya diyetisyenler kanserli hastaların tedavilerinde sunacakları müdaheleleri standart terapilerin yerine değil aksine tıbbın kabul ettiği standart tedavilere yardımcı amaçlı önerirler. Alternatif tıbbın bu hastalara sunacağı tedavi türleri bitki-özlü olan veya olmayan “besin tamamlayıcılar” ve otlar olabilirler.
Her ne kadar bu “alternatif ” besin maddelerini destekleyenler kanser hastasının ömrünün, önerilecek belli bir diyete bağlı kalarak uzayacağını iddia etseler de bugünkü bilimsel veriler bu iddiayı desteklemeyip aksine bu yöntemlerin kanseri yenemediği gibi kanser hastalarının ömürlerinde beklenen etkiyi gösteremedikleri gözlenmiştir. Tek tük ön yargılı düzenlenen araştırmalar bu tip tedavilerin faydalı oldukları iddiasını ortaya koymuştur fakat sonradan tarafsız olarak irdelenen bu araştırmaların bu iddialarının geçersiz oldukları görülmüştür. Fakat buna rağmen kanser hastalarının ve yakınlarının çaresizliklerinden istifade ederek sahte umut dağıtan kişiler mevcuttur.
Alternatif tıbbın iyi niyetle kanserle alakalı araştırmaları ara ara devam etmektedir. Alternatif tıbbın kansere karşı kullandığı silahların arasında yukarıda sözünü ettiğimiz otlar da mevcuttur. “Seçilmiş Sebzeler ve Otlar” denilen, belli başlı bitkilerin bileşiminden elde edilen karışım ile tandart tedavi birlikte verildiğinde, bu karışımı almayanlara oranla kanser hastalarının hem hayat kalitelerinin arttığı hem de ömürlerinin uzadığı görülmüştür. Bu sonuçlar, bu bitki özlerinde ya kansere karşı etkili maddelerin var olabileceği, ya hastanın bağışıklık sistemini güçlendirebileceği, veya her iki olasılığın da söz konusu olabileceğini düşündürmüştür. Fakat bu noktada yapılan araştırmalar az sayıda hasta üzerinde yapıldığından inandırıcılığı şüpheli kalmıştır. Bu konuda daha geniş çaplı araştırmaların yapılması gerekmektedir. Bu sözü gecen “Seçilmiş Sebzeler ve Otlar” içerisinde alıç meyvesi, jinseng, karahindiba otu, mantar, maş fasulyesi, maydanoz, melek otu, mercimek, meyan-kökü, pırasa, sarmısak, soğan, soya fasulyesi, susam, yeşil soğan, zencefil, ve zeytin vardır. Bunların çoğu zaten Türk insanınca bilinmektedir.
Bugüne kadar alternatif tıbbın sağladığı tedavi şekillerinin hiçbiri kanserlerin tedavilerinde başarılı olduklarına dair bir ispat sunamamıştır.
Bitki özlü olmayan diğer alternatif tıp seçeneklerinin arasında melatonin, köpekbalığı kıkırdağı, ko-enzim Q10, Shiitake mantarı, likopen (domates) gibi tedavi araçları da sayılmıştır. Herhalde köpekbalığının hiç kansere yakalanmadığından dolayı kullanılması düşünülen bu balığın kıkırdağı, yukarıda saydığım diğer alternatif ürünler gibi, yapılan gözlemlerde kansere karşı başarılı olamadığı görülmüştür.
Hatta bazı alternatif tedavi amaçlı kullanılan maddelerin, verilen kemoterapileri etkileyebileceği de düşünülmelidir. Yani kemoterapi ile aynı anda verilen alternatif tıp ürünlerinin kemoterapi ilaçlarının metabolizmalarını etkileyerek kemoterapi ajanlarının etkinliğini azaltabileceği gibi, bazende kullanılan ilacın kan dozunu yükselterek toksik hale gelmesine neden olabilir.
Aslında tıbbın henüz tam destek vermediği ürünleri kansere karşı tedavi amaçlı veya önleyici olarak kullanmak etik dışı sayılmalıdır. Hiç bir zaman etki mekanizması tam olarak bilinmeyen bir maddenin zararlı olmadığı veya olmayacağı iddia edilemez. Herhangi bir kişi “ama bu otlar 2.000 yıldan fazla bir süredir Çin’de kullanılıyordu da şimdi mi sorun oldu?” diye soracak olsa cevap olarak “tütün de asırlardır insanlar tarafından kullanılıyor ama bu demek değil ki bunca zamandır bu nesnenin insanlığa zararı yoktu çünkü tütünün zararları bilinmiyordu” diyebiliriz.
BULAŞICI HASTALIKLAR
Bazı kanserlerin enfeksiyonlardan kaynaklandığını bilmekteyiz.38 Bu konudan daha önce kanserin nedenleri bölümümüzde söz etmiştik. Maalesef bu enfeksiyonları bildiğimiz halde bu hastalıkların çoğu için önleyici ilaçlar veya aşılar geliştirilememiştir. Buna istisna olarak karaciğer kanserine neden olabilen
Hepatit B virüsü (HBV) ile rahim ağzı kanserine yol açan Human Papilloma virüsü (HPV) ile alakalı enfeksiyonları sayabiliriz. Hepatit B enfeksiyonu için en büyük risk gurubu sağlık sektöründe çalışanlardır. Her ne kadar HBV’ye karşı aşı bu sektörde çalışanlara veriliyorsa da genç nesile de erken yaşlarda uygulanması gerekmektedir. HPV enfeksiyonu da genel olarak cinsel ilişkiden geçen bir enfeksiyon türüdür. Fakat bu enfeksiyonun rahim ağzı kanserlerine ve erkeklerde penis kanserine neden olduğu görülmektedir. Bu nedenle HPV’ye karşı korunmak için HPV aşısının 9 ile 26 yaş grubundaki kadınlara uygulanması kabul görmüştür. Özellikle cinsel yaşamları aktif olan erkeklerde de 26 yaş grubuna kadar bu aşı uygulanabilir.
Henüz kansere neden olabilecek diğer enfeksiyonlar için aşılar mevcut değildir. Buna karşılık AIDS tedavilerinde kullanılan anti-virütik ilaçların gelişmesi ile AIDS hastalığının daha iyi kontrol edilmesi ve dolayısıyla AIDS’le ilgili kanserlerde de genel olarak düşüş gözlenmiştir.
ÜLSER TEDAVİSİ
Enfeksiyonlardan söz ederken mide veya oniki bağırsak ülserini yapabilecek Helicobacter pylori enfeksiyonundan da ayrıca söz etmek gerekir. Midede veya oniki parmak bağırsağında bulunabilecek bir ülserin biyopsisi şarttır. Bu mikroptan dolayı oluşan patolojik bulgular arasında mide kanseri veya nadir görülen bir lenfoma çeşidi (MALT lenfoma) bulunabilir. Mide kanseri için yukarıda bahsedilen geleneksel tedavinin uygulanması gerekse de bu bahsettiğimiz enfeksiyondan dolayı oluşan lenfoma için sadece antibiyotik tedavisi uygulanması genel olarak yeterlidir.
GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO)
1990’lı yıllardan beri genetik mühendisliğinin gelişmesi ile gıda endüstrisinde, hem üretim masraflarını düşürmek amacı ile hem de üretimi artırarak dünyadaki açlığa bir çare bulmak gerekçesi ile bazı yenilikler uygulanmaktadır. Bu çerçevede geliştirilen bitkiler zararlı böceklere dayanıklı kılınarak tarımda kullanılan böcek ilaçlarının daha az kullanımına neden olabiliyor. Örnek olarak raf ömrü uzatılan yeni domates türlerinin üretilmelerini gösterebiliriz. Aynı zamanda bazı meyve ve sebzelerin genlerinin DNA molekülünden ayıklanarak başka meyve ve sebzelerin DNA’larına yerleştirilmesi yeni gıda ürünleri üretilmesini sağlamaktadır. GDO’ların kansere neden olup olmadığı bilinmemektedir. İngiliz Tıp Cemiyeti’nin 2008 de yayınlanan bildirisine göre 15 yıl boyunca milyonlarca insanın GDO tüketimi sonucunda ciddi hastalıklarla karşılaşılmadığı belirtilmiştir. Amerikan Ulusal Bilim Akademisi’nin 2004 yılındaki bildirisinde de GDO’ların insan sağlığı üzerinde ters etki yapmadığı açıklanmıştır. Fakat önceden bahsettiğimiz gibi kanserin oluşması yıllar almaktadır. Öyleki bu süre 10, 20, ve hatta 30 yılda olabilir. Bu nedenle GDO’ların kanserle alakalı olup olmadıklarını şu anda söylemek mümkün değildir, daha fazla zamana ihtiyaç vardır.