Karaman’dan Ermenek doğumludur. Amcası Tevfik Sırrı Gür, o zamanın kanunları kapsamında Mersin’de hem Vali hem de Belediye başkanı olarak çok değerli hizmetler veren bir bürokrat idi. Dedemin amcazadesi. Sıtkı Gür’ün kendisi de Bidayet Mahkemeleri Ceza Dairesi Başkanı, Savcı, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, ve İstinaf Mahkemesi Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Anadolu’nun işgal yıllarında Kuvayı Milliyeciler’e katılan Hüseyin Bey hakkında İstanbul hükümeti tarafından ölüm fermanı çıkartılmıştı. Dr. Yorulmazoğlu’nun anneannesi Nuriye İdil babasının hikayesini şu şekilde anlatmıştır:
“Konya’daydık. Bir gün evimize üç adam geldi, ellerinde babamın tutuklanma emrini bildiren bir belge vardı. Babamın yüzünü tanımıyorlardı. Evimize geldiklerinde ev halkı bir yandan adamları oyalarken rahmetli anneannem babamı evin bodrumunda bir yer yatağına yatırıp üzerini örttü, yüzü de bantlanmıştı. Evde iki dayım vardı. Biri avukat (Mümtaz Ataman) diğeri doktordu (Münir Ataman). Görevlilerin aramaları sonucunda babam bodrumda bulundu. Doktor olan dayım kendini tanıtarak “Bana köyden hastalar gelir, çok ağır olanlara ben ilaç verir yatırırım, iyileştiklerinde evlerine yollarım. Bu adam da cüzzamlı hastalarımdan biri” diyerek babamın hayatını kurtardı.”
Hüseyin Sıtkı Gür 23 nisan 1920’de Ankara’da toplanan 1. Dönem (kurucu) TBMM milletvekilleri arasında Malatya milletvekili olarak görevine devam etmiştir. Bu dönemin meclisi, yeni Türk devletinin kurucu meclisi olmasının yanı sıra İstiklal Savaşı döneminde iş gördüğü için Savaş Meclisi olarak da biliniyordu. Aynı zamanda ihtilal meclisi olarak da bilinen bu kuruluş ile İstiklal Mahkemeleri kuruldu, 1921 yılında İstiklal Marşı kabul edildi ve 1922 yılında saltanat kaldırıldı. Yine bu meclis döneminde İstiklal Harbi’nin kazanılması ile Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanmış ve ardından 24 Temmuz 1923’te imzalanacak olan Lozan barış antlaşması görüşmelerine başlanmıştı.
Nuriye İdil, Atatürk’ün İstiklal Madalyası sahibi babasına vermiş olduğu “Arkadaşım Sıtkı Gür'e hediyem” yazılı tüfeğinin aile tarafından Anıt Kabir Müzesi’ne hibe edildiğini belirtmişti.