Dr. Yorulmazoğlu’nun anneannesi ve TBMM kurucu milletvekillerinden H. Sıtkı Gür’ün kızı Nuriye İdil, babasının savcılık yaptığı dönemde Tokat’ta dünyaya geldi. 1922 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün Konya’da Şems Okulu’nu ziyaret ettiği sırada onunla birlikte çektirdiği fotoğraf aslında 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın gelişinin habercisi idi. O fotoğrafın çekildiği anlarda Atatürk ile yaptığı kısa konuşmayı Nuriye İdil şu şekilde aktarmıştı:
“Fotoğrafın çekildiği gün okuldaydım. İkinci sınıftaydım. Atatürk, Konya Mevlana Türbesi’ne yakın bir yerde olan Şems isimli güzel okulumuza geldi. Yengem ve dayılarım benim için şapka yaptırmışlardı. Atatürk geldiğinde o şapkayı takmıştım. Öğretmenlerim Atatürk’e götürmem için bana bir buket çiçek verdiler, yanına gittim, korkuyla çiçekleri takdim ettim. Bana kimin kızı olduğumu sordu, sevinçle beni kucağına alarak,
‘Aferin, ilk şapka giyen sen oldun. Arkadaşlarını, çocukları, okulunu seviyor musun?’ diye sordu.
‘Çok seviyorum Paşam’ dedim.
Atatürk de,
‘O halde her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edelim birlikte oynayın, kaynaşın’ dedi.”
Sonuçta Atatürk dediğini yapmıştı. Aslında 23 Nisan 1920, Türk ulusunun hür iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün ve Türk halkının egemenliğini dünyaya ilân ettiği tarih olarak bilinmektedir. Lakin Atatürk, 23 Nisan 1924'te bu günün ulusal bir bayram olarak kutlanmasına karar vermişti. Ardından bu tarihten tam 5 yıl sonra yani 23 Nisan 1929’da Ulu Önder bu bayramı ülkenin geleceği olan çocuklara armağan etti. Bu şekilde 23 Nisan 1929 yılından itibaren Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlandı.
Dünyada çocuklara bayram bahşeden ve bu bayramı tüm dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir.
İdil, Atatürk’ün fotoğrafı daha sonra Konya’ya kendisine hediye olarak gönderdiğini anlatarak;
“Fotoğraf çekilirken Atatürk’ün yanında olduğumdan çok heyecanlıydım, zangır zangır titriyordum. Atatürk öyle bir adamdı ki gözlerine bakamazdınız. Projektör gibi gözleriyle içinizi okuyan çok yakışıklı, çok güzel bir adamdı. Sesi gayet mülayim, otoriter bir asker sesi değil, tatlı bir sesi vardı” diye konuşmuştu.